Sheker- Erdek Muhabbetleri
Erdek’te Babam ve arkadaşları (kimler olduğunu bir hatırlasam ama nerde) zaman zaman balığa çıkarlardı ve kırk türlü balıkla dönüşleri muhteşem olurdu meraktan sinirlenen annem balıkları görünce herşeyi unuturdu hemen pişirilir, paylaşılır ve yenilirdi şu balık nasıl bu balık nasıl denirken biz çocuklarda bir dolu balık yerdik, geçen kışların birinde bu olay aklıma geldi Beşiktaş’a balık pazarına gittim 1-2 adet farklı farklı balık aldım eve geldim ve pişirdim ama o yıllardaki tadı ve mutluluğu bulamadım.
Bir devrede Devekuşu kabare tiyatrosu kampa geldi ve masalar birleştirilip sahne yapıldı ve orada tiyatro yaptılar , çok gülmüştük sonra da Zeki Alasya , Metin Akpınar ve arkadaşları bizi etrafına topladı , biz çocuklarla sohbet etti, ben çok keyif almış ve bir kış herkese anlatmıştım.
O dönemlerde Erdek’te bazı akşamlar tiyatro veya sinemaya gidilirdi , “buzlar çözülmeden” ve “hababam sınıfı” tiyatrolarını ilk Erdek te izlemiştik.
Başka bir devrede de 15 gün boyunca bize bıkmadan usanmadan her akşam kumsalda masal anlatan Namık bey amcayı unutmak ne mümkün… Ama ne yazık ki tarihleri hatırlamıyorum ancak 1969 ve öncesi diyebilirim.
Daha sonraki yıllarda Tekirdağ şeker kampına ve Yalova Şekerbank kampına gittik ama o güzelliği hiç bulamadım .
BU ERDEK ANILARI HERKESTE COKTA BUNU YAZMAK ICIN EMEKLI OLMAK LAZIM BEN 40 YIL ONCESI OLMASADA 27 SENELIK BIR FOTOGRAFLA BUNA SIMDILIK KATILAYIM 28.08.1982 YILINA AIT BU FOTOGRAFTA OLUPTA KENDINI HATIRLAYAN VARDIR MUHAKKAK. KIMSE KAMP ASKLARINI ANLATMAYA BASLAMADI AMA BIRGUN BIRILERI ANLATMAYA BASLAYACAKTIR.
BIRAZ GIZEMLI OLDU..
KORHAN
Oktay
Senin bu kadar Erdek yüklü oldugUnun farkina varmamisim.
Simdi senişn yzini okurken aklima geldi: Ben tam 40 iyl önce Erdek Seker Kampinda idim. Son senemde orada.
Tarihi nereden mi hatirliyorum : 20.07.1969 da bütüm kamp, hatta Erdek, Hatta TR, hatta dünya ilk kez bir insanin aya ayak basmasina sahit oluyor ve bunu radyodan dinliyorduk.
Büük heyecen vardi.
Spiker sanki mac gibi anlatiyordu. Apollo 11’in icinden cikan Neil Armstrong’un aya ayak bastigi an Eheryerde yogun bir ugultu duyuldu. Alkis, bagiris, vb sesleri.
Aksam saatleri idi. 22:00 gibi diyelim. Acaba o an ayda saat kacti!!!!
Oktay’a selam
Ertdek’e devam
Cem
SEVGİLİ CEM,
ERDEK MUHABBETLERİ ÖYLE 10 , 20 SAYFA İLE TÜKENECEK CİNSTEN DEĞİL.
60’LI YILLARDAN ÖNCE “YAZ TATİLİ” KAVRAMI, İNSANLARIN YA MEMLEKETLERİNE,
HISIM, AKRABALARINI GÖRMEYE GİTMELERİ, YA DA BAŞKA ŞEHİRLERDEKİ YAKIN-
LARININ YANINA HAFTALIK, ON GÜNLÜK SÜRELERLE YIKILMALARI ŞEKLİNDE OLUYORDU. EN AZINDAN BİZ ÖYLE BİLİRDİK.
DENİZ KENARINDA YAZ TATİLİ KAVRAMI (BİZİM İÇİN) ERDEK KAMPI İLE BAŞLADI.
DEĞİNİLDİĞİ GİBİ, DENİZ MAHLUKATININ BOL OLDUĞU YILLAR İDİ. AHŞAP İSKELENİN DENİZE GİRİLMEYEN, DAHA ZİYADE KAMP MOTORLARININ BAĞLI OLDUĞU, SOL TARAFI YOSUNLU İDİ. BU YOSUNLAR KEPÇE İLE TARANDIĞINDA ÇOK İRİ OLMASA DA BOL MİKTARDA KARİDES ÇIKARILIRDI.
YİNE O YILLARDA NARLI KÖYÜNE MOTOR İLE GİDİLDİĞİNDE, TANESİ 10 LİRADAN
İSTAKOZ ALMAK MÜMKÜNDÜ. İSTAKOZLARI YAKALAMIŞ OLAN BALIKÇILAR ONLARI
BACAKLARINDAN İP İLE İSKELEYE BAĞLARLAR VE ALICI BULDUKLARINDA ORADAN ÇIKARIRLARDI.
BALIK DA ÇOKTU. İLK BALIK AVINA RAHMETLİ (NUR İÇİNDE YATSIN) YEKTA BEY AMCA (BUDAK) İLE GİTMİŞTİM. ÇAPARİ SALLAMAYI İLK ÖĞRENDİĞİM SEFERDE, ACEMİ ŞANSI OLSA GEREK, BİR SEFERDE DÖRT ADET USKUMRU BİRDEN ÇEKMİŞTİM. O YILLARDA İSTAVRİT FALAN TUTULDUĞUNDA, İNSANLAR KENDİLERİNİ ŞANSSIZ SAYARLARDI.
ERDEK’TE ANI BOL. AĞAM KENETLİ GECELER, DÜNYA KAMPI, SELÇUK URAL, GÖKBEN, DAHA KİMLER, KİMLER.
BİZİM ÇOCUKLUĞUMUZDA, TELEVİZYON YOKTU. RADYO ÇOK YAYGIN BİR İLETİŞİM ARACI İDİ. GECENİN BELLİ BİR SAATİNDE “RADYO TİYATROSU” ADLI BİR PROGRAM OLURDU. AİLECE DİNLENİRDİ. O GECEKİ BÖLÜM, “MABADİ YARIN” DİYE BİTERDİ.
ERDEK HİKAYELERİNİN “MABADİ (ARKASI)” BAKALIM KİMDEN GELECEK ?
SEVGİLERİMLE,
OKTAY TENGİRŞENK
Marmara, 1960 larda tropik deniz gibiydi. Sahillerde çarpan balığına çarpılma çok sık olurdu. Yengeçler ve vatoz da çoktu. İlk köpek balığı yavrusunu orada görmüş ilk rock and roll dansını deniz subaylarından orada izlemiştim.
Erdek’teki diskoya yürüyerek gidiş gelişimiz bir gençlik ritüeli gibiydi ve saatler alırdı.
Ferruh Yavuz
Oktay Selam
Aslinda unutmadim. Ama o konu kendi basina bir başlık (ileti) olmayi hakediyor senin yaptigin gibi.
Baska bir iletiye birakmistim. Sagol sen imdadima yetistin.
Kücük bir hata yapmissin: Ocaklari (eski adi Gonya: köşe) gecmistik. yanimizda kücük olup yorulanlar vardi. Sonra bir tepeden ileride bir köy gördük. Adinin Narli, Bir gayret oraya yönlenmisken bir sonraki tepeden hemen oradaki 3 Cinari gördük.
Galiba Cemal yoktu o gün ama Korkmaz Alemdar vardi.
Ekte o gezinin 3 Cinarda – cinarlardan birinin altinda – cekilmis fotografini yolluyorum. Tam 40 yil önce bugünlerden. Alttaki fotoda elimi omzuna dayadigim kisi sensin sanirim. Ekli iki dosyada ayni 2 fotoyu iceriyor.
8 AGustos’ta aksam 8 de 40. yil yemgi var 3Cinarda.
Haklisin, basarili bir organizasyonumdu o. Ama kesnlikle ilki degildi!!
Sagol
Cem
Sevgili Cem ,
Üç Çınar’ın nasıl keşfedildiğinden hiç söz etmemişsin.
Yine Erdek’te bir kamp döneminde hep birlikte idik. Yanılmıyorsam Cemal de vardı. Başka kimler vardı, tam hatırlayamıyorum. Ama, yine kimsenin aklı hayaline gelmeyecek, senin enteresan buluşlarından biri sonucu olarak, toplu yürüyüşe çıktık. Her halde 15 veya 20 genç vardık. Cuğra’nın sonunda, hatırlayacaksın, kayalıklar vardı. O noktadan tepelere tırmandık. Tarlalar arasından dere tepe aşarak, sanırım Ocaklar köyüne ulaşmaya çalışırken, Üç Çınar’a ulaştık. İnşaatları yeni tamamlanmış veya tamamlanmakta olan site hakkında, yine her zamanki bitmez tükenmez sorgulamaların ile her şeyi öğrendin. Dönüşte, konu büyüklerimize aktarıldı. Her halde pazarlamacılık konusundaki ilk başarındı. Ertesi gün, eski tip, burunlu bir otobüs kiralandı ve tozlu topraklı şose yoldan Üç Çınar’a ulaşıldı. Şu an Üç Çınar sakinlerinin büyük bölümü, sanırım o gün o eski otobüste bulunan kimseler veya onların bugün hayatta olan yakınları.
Yaş 61 olunca, “HATIRALAR” dağarcığında birikim de çok oluyor.
Selam ve sevgiler.
Oktay Tengirşenk
Serpil, Ali, attila
Biz – annem, babam, Nur ve ben – aslinda Erdek’ten hic kopmadik. Bizimkiler (simdi sadece annem) yillardir Narli’ya gider ve 4 ay kalir orada 50 – 55 yillik Sekerci ahbaplarinla.
Örnegin Kiraz’la P.tesi aksami döndük Narli’dan.
Narli, Erdek’in 13 km Kuzey Bati’sinda bir köy. Sekercilerin bulundugu sitenin adi 3 Cinar. Buraya uye bircok Shekerci var orada evi olan ( o zamanki aileleri ile)
* Aydemir, Güler, Aygül, Aykut Bilge
* Sabriye Subaygil, Alp ve Aslı
* Adnan, Beyhan, Erdogan, Gülgün, Can Derin
* Yüksel – Yüksel – Bal – Gözde – Petek Onaran
* Efser, Vedat, Adnan, Ahmet Ersoy
* Fahri, Muadelet, Isın, Fatoş, efe Mutluay
* Alaaddin, Nedret, Ergun, Erkan Erk
* Yurdanur, Mithat, Meltem, Hakan Olcay
* Nazan, Celal, Itir, Damat Erkmen
Biraz ileride Attila’larin evi var.
Liste uzayip gidiyor.
1969da kuruldu burasi. Bu yaz 40. yildönümü kutlaniyor.
Her yazlikta oldugu gibi burasi kış bazan daha bile sevimli olaibliyor. Ben de giderr kalirdim brikaç gün kış aylarında.
Erdek’e iner sahi,lboyu yürüyüs yapardim. Bu yürüyüsleri 2006 da ikikez yaptigimiz SSF Programalri kapsaminda da yapmistik.
Neyse Cura’da bir lokanta bu yalarda da açık kalityordu. Sheirden bircok gelen oluyordu.
Ama Cura’da 1960larin o salaş kır lokantalarinin tadini bulmak zor.
DÜsünüyoreum da bugun birisi gelip “al bakalim sana eski Cura lokantasi” veya “tuvaleti disarda cadirli kamp” dese ne yaparm!!!
AMA “özlem” dokunulmazligi olan bir duydu! Sorgulayamazsin onu!
Selamlar
Herkese çok selam
Yazilarinizi okuyunca dayanamadim , o yıl biz de oradaydik ( Annem Neriman , Babam Munci , Ablam Hulya ve Agabim Adli ,depremi sallantısından hatirliyorum , başka detay bilmiyorum. 67 yada 68 de sanırım orman yanginini hic unutamam. O yıllarda arkadaslarım Hakan Gokdag , Meral mutlu ve Meltem de vardı .Bir ara Erdek le ilgili resimleri yollarım.Erdek orada yaşamış bizler için çok özel bir yer tutar hayatimizda , ve hiç unutulamaz.
Sevgiler
Attila Akakinci
Serpil hanım merhaba,
Sohbete katıldığınız için çok teşekkürler, kötü havalar yüzünden denize giremediğimiz için keyfimiz hemen kaçardı.Benimde Erdek kampında tanık olduğum başka bir kötü anı var,akşam denizden çıktıktan sonra kamp sakinleri Cura ya doğru akşam gezintisine çıkarlardı,yine çok sakin bir deniz ve sıcak geçen bir akşamüstü Cura dan kampa gelirken denizden doğru gelen korkunç bir sese tanık olduk,daha sonra o sakin denizin yerini çok büyük dalgaların oluştuğu haşin bir deniz aldı.Ayaklarımı zın altından yerin kaydığını hissettik,tüm sahildekiler yere yattılar, çünki yürüyemiyorduk. Akşam üstü üzerinde birçok ayak izi olan kumlar sanki görevlilerce düzeltilmiş gibi dümdüz oldular, bizim kamp ile yanındaki havacıların kampının arasındaki kumsalda yakalandığımız bu doğa olayının daha sonra Adapazarı depremi olduğunu öğrendik.Kampın havası kaçtı,öncelikle Adapazarı ve çevre fabrikalardan gelenler kamptan ayrıldılar,ve o devre böyle acı bir olayla bitti.
Selam ve sevgilerimle,
Ali Esen
Cem bey, Ali bey,
Aşağıdaki yazınız beni çok etkiledi izin verirseniz ben de bir iki şey eklemek istiyorum(gerç i mailde emrivaki oluy or ama)
Sanırım her yıl hepimiz ayn ı şeyi yaşamışız o dönemler aşağıda anlatılanları sadece bizim evde yaşanır sanırdım, (Buna meşhur Ahi dağı da dahil)
bir de her devre de mutlaka bir kez olan ve benim çok korktuğum havanın bozulması ve denizin kabarması olayları vardı, hemen hırkalar çoraplar giyilir gözler kocaman acılarak kamp bekcisi ya da kimse o, meşhur sandalımızın o dalgalı korkunç denizden kıyıya çekişi izlenirdi.
Dinlenme salonumuzun yuvarlak mimarisi de çok ilgi çekerdi. Herkes merak eder görmeye gelirdi.
Çok şanslıymışız ki o dönemde çok az insana nasip olan bu tarz tatilleri yaşadık.
herkese sevgiler
Serpil
Ali selam
Hoş yazmissin Erdek Seker Kampini.
Ben de hemen ekte biri 1967, degeri 1969 da Seker Kampinda cekilmis foto ekliyorum.
1967li olanin üstteki fotoya bakarsan en solda Fügenin kardesi Ayca ve diger uçta Emre Bozok’u görürsün.
S,oOldan AYcadan baslayarak saga dogru : Fugen, Nur, (cömelmis) Zeynep Budak, (1980 gibi yitirdigimiz) Itir, Nese, (arkasinda ayakta duran kardesi) Ali Erdilek, (Alinin sagindaki sapkaliyi taniyamadim. Turghay Tengirsenk?? )), Nesenin saginda Nesli, ben, (ayakta) Cemal ve en sagda Emre.
Bu arada Johnson’u ilk kullanan motorcunun adi Sait’ti. Tam sekli ile Conson Sait.
SOnraki yillalrdan hatirladigim karakter ve yemek yerleri :
– DOlmaci Halil
– Vitamin (karpu suyu bile sunardı)
– Ecdat Dondurma
– Seker restoranşnda baş garson Cafer
Biz Erdek’e ilk kez 1956 da (yoksa 57 mi idi?) gittik. Bizimkiler SSFnda calistiklarindan sanirim kamp yeri konusunda görevlendirilmislerd i. O yaz cadirlarda kaldik. Kampın bir yerinde sahra tuvaletleri vardi biri kadin digeri erkeklere.
Yemegin nerede yendgini hic hatirlanmiyorum.
Cadir içi kimbilir ne kadar sıcak olurdu!
Tuvaletlerde sira 10 – 15 kisiye kadar uzardi.
Ancak nedense!!! kimse halinden sikayet etmezdi.
1960dan baslayarak Etimesgut’tan gidip gelmeye basladik. Ahi Dagini nasil unuturum.
Arabadan kolunu cikarmanin cok ciddi sakıncalari, vardi o yavas gidilen dag yollarında. Bir seferinde Cemal’in oturdugu tarafin camından içeri giren ari kendisini sokmus ve Cemal<>’i komalik hale getirmisti.
Kamplarin devamini getir bakalim!
Selamlar Cem
Sevgili Cem,
Aşağıdaki mesajına hemen karşılık vermek istedim ama olmadı,aradan oldukça da uzun bir zaman geçti
Yaz tatili denilince aklıma hemen şeker kampları gelir .
Bizim evimizde tatil konusu ,babamın Erdek kampına müracaat etmesi ve daha sonra kabul edilip edilmeme heyacanı ile başlardı.
Tüm evdekiler heyacanlı bir bekleyiş içine girerlerdi.Babamı n kabul edildiğimize dair bilgiyi evde paylaşmasından sonra babam kimler geliyor,gelmiyor diye yoğun bir soru yağmuruna tutulurdu..Genelde biz 15 temmuz-30 temmuz devresine müracaat ederdik.Babam ve annem ve biz kardeşler ,diğer şeker fabrikalarında oturan ve ve tüm yıl boyunca görüşemediğimiz arkadaşlarımızla birlikte olacağımız günlerin çabuk gelmesini fakat kampında hiç bitmemesini isterdik.Daha giderken dönüşün hüznü ve bir sonraki yılın özlemi çökerdi içimize.
Her devrenin değişmez sakinleri olurdu,mesela bizim devrede Mustafa Topçular,Cavit Ay ,Ayhan Şarman,Cevdet Akın farklı fabrikalarda olmasına rağmen genelde biraraya gelirlerdi.
Biz Kütahya dan yola çıktıktan sonra önce Bozuyük’e gelir ve şehrin merkezindeki büyük çınar ağacının altındaki çay bahçesinde dinlenir ve Bursaya devam ederdik.
Kampa özel arabalarıyla gidenler ve daha sonra birlikte yola devam etmek isteyenler için Bozuyük buluşma noktasıydı. Eskişehir ,Kütahya ve çevre fabrikalardan kampa birlikte gitmek isteyenler çınarlı kahveye gelir ve beklerlerdi. Bursaya ulaşmak için otobüslerin su kaynattığı,kamyonların yolda kaldığı zorlu Ahı dağını aşmak gerekirdi.Otobü sle yolculuk edenler için Bursada aktarma yapılır ara uzun ise hanımlar alışveriş için dağılırlar, ve son dakika otobüse yetişirlerdi.Bursadan sonra Bandırmaya ulaşılır,oradan da minübüslerle kampa gelinirdi.Bu yol haritasından ait olduğu yılları sanırım seninle ve benimle yaşıt olanlar ve kampın ilk yıllarına gidenler hatırlayacaklardı r,Genelde Erdek şeker kampı öncesi veya sonrası gidilen Tekirdağ şeker kampı ile Yalova Şekerbank kampları ile tatiller uzardı.
Kamplardan aklımda kalanlar arasında en belirgin olarak,öncelikle beyaz yazlık giysileri içinde her zaman temiz ,fakat ayakları çıplak,Foto Sami gelir.Sami bir gün önce çektiği resimleri getirir ve herkesi başına toplardı.,bir başka karakter ise kampın meşhur Johnson motorunu kullanan ve cildi artık kahverenginin de ötesinde kararmış kampın motorcusu olarak anılan kişiydi.Adını tam olarak anımsamıyorum, ”Erdoğan ” olabilir mi?
Johnson motor büyük iskelenin merdiveni başında bağlı olarak durur ve genelde pek kullanılmazdı, sanırım acil ihtiyaçlar için Erdeğe gider gelirdi.Motorun bir diğer kullanılış şeklide kamp sakinlerinin içine yerleşerek çektirdikleri anı resimlerine mekan oluşturmasıydı.
Yemek zamanının geldiğini hatırlatan çanın sesi en arkadaki evlerden ve barakalardan duyulurdu.
Yüzmeyi öğrenmek için jeep iç lastiklerinin içindeki çocuklar ve yetişkinlerin deniz üzerindeki görünümleri çok komikti.Yüzmeyi bu yolla öğrenenler önce çocuklar için yapılan deniz ortasındaki dubaya kadar bir kaç gün gidip gelirler,daha sonrada büyüklerin kullandığı dubaya doğru gelişimlerini sürdürürlerdi.Yü zmeyi yeni öğrenenlerin sohbet masalarında genellikle yüzme konusundaki edinilen tecrübeler konuşulurdu.
Usta yüzücülerin iskeleden balıklama denize atlarken ve kafalarını sudan çıkarmadan kulaç atarak yaptıkları gösteriler ilgi ile izlenirdi.Bu kişilerin denizden çıkarken merdivenin her basamağındaki etrafa yaydıkları hava görülmeye değerdi.
Bir diğer başlık ise ,devrenin ortasına doğru yapılan ” Caz” ın geldiği eğlence gecesiydi.Bu konu başlıbaşına farklı bir gündem,istersen daha sonra paylaşalım.
Anılar böyle sürer gider,ben aklıma ilk gelenlerle bir deneme yaptım,sanırım herkesin yazacak birşeyleri vardır.
Sevgili Cem,
Daha paylaşılacak pek çok şey var,bir başka sefere diyelim.
Sevgilerimle,
Ali Esen
Herseyi dahil ettim de size yazacak birseyler mi kalmadi.
Yoksa tatilde kolonideki yasamla ilgili aniniz mi yok????
Cem
Shekercilerim
Kiraz’in okulu lise son ögrencilerini 30.04 den baslayarak tatile soktu. OSS sinavlarina hazirlanmak icin ögrenciler zaten doktor raporu vb gerekcelerle okula gelmiyormus. Okul da “erkeklik bizde kalsin” yaklasimini benimsemis olmali.
Bu nedenle biraz gec girdim okullarin tatil oldugu havasina. Ve hemen aklima fabrikalardaki yaz tatillerini nasil geciirdigimiz geldi.
Aslinda cocuk yaslarinda annem bizleri toplar Istanbul’da ailesinin yanina götürürdü. Hemen bütün yaz kalirdi orada. Daha ileri senelerde bit,m kanlanmaya baslayinca kendi basima biryerlere gider oldum. Ama yine de tatilin basi ve sonunda en az birer haftayi kolonide gecirirdik.
Erdek’i de ihmal edemeyiz. 1956 dan beri önce cadirlarda, sonra ahsap ve sonunda beton binalarda gecirirdik yaz tatilimizin güzel günlerini. Seker Kampinda son kalisimiz ise 1969da oldu.
Yaz tatilinin en keyifli gectigi fabrika Kayseri idi. Gölü vardi Alaeddin Keykubat’in yaptirdigi. Hemen herkesin sosyal yasami bu gölün cevresinde dönerdi:
Balik tutma yarislari yapilirdi, sandallara binilir ve göl cevresinde dolasilir veya ortadaki adaya cikilirdi. Bir ara sal yaptirilmisti. Yasak olmasina karsin sali kacirir çoook büyük bir zevk ve kendimizi bir o kadar da önemsiyerek gölün lokanta bölümünden gözükmeyen kisimlarinda dolasirdik. Ustelik yüzerdik ki bu tümü ile yasakti. Aslinda acemi yüzücüler icin tehlikeli idi gölde yüzmek. Gölün üstüne kadar uzanan yosunlar yüzücünün bacagina dolanabilir ve ciddi panik yaratabilirdi.
Göl kenarindaki lokantada aksamlari yemek olur, bazan arka taraftaki kuyuda tandır yapilirdi.
Bisiklere cok binerdik. Bazan fidanliga gider ve olmus (hatta henüz olgunlasmamis) meyvelerden calardik. Ust basimizin bazan yirtilmasi ve lekelenmesine karsin bu cok heyecanli gelirdi hepimize. Hosumuza giden yerlerin yollari hep tozlu oldugundan bisiklet lastigi yamamak da oldukca zaman alan bir ugras idi yaz tatilinde.
Kayseri’den önce bulundugumuz Susurluk oldukca kücük bir koloni idi.Cocuk nufusu da buna bagli olarak azdi. Yaz aksamüstüleri tenis oynanirdi. Cocuk bahzesinde oynar ve bazan kuzu kulagi toplardik. Paramiz oldugu zamanlar kantinden gazoz alir, calkalayark basinc altina alir ve birbirimize fiskirtirdik. Kapak icindeki mantari cıkarır, sonra rozet gibi gömlegin gögsüne ilistirirdik.
SSFndan tatilin en sıkıcı kısmı mandolin derslerinin yazinda sürmesi idi.
Etimesgut’a geldigimizde (1960) artik ortaokul ögrencisi idim. Fabrika lojmanlar ortasincaki park disinda corakti. Tabi bir de Camli Kosk vardi sonra Adnan Menderes!in basinı cok agritan. Park alani icinde bulusur, cocuk bahcesi ve tenis sahasinda oynar, agac vb olmayan yerlerde aval aval bisikletle dolasirdik. Eski telefon santrali (neydi pos biyikli santral memurunun adi, Ömer Kahya mi?) ile misafirhane arasindan fabrikaya giden capraz toz yol en hosumuza giden guzergah idi. Bu yoldan garaj ve atölyelere dogru yaklasirken önümüze cikan köprüyü gecmeden dere boyuna iner, hemen ciftligi kadar su boyunca yürürdük.
Daha sonraki senelerde her taraf yeserdi. Ortadaki parkin karsi yakasi görünmez oldu. Çay bahcesi acildi ki bu bizler icin en önemli sosyal degisimdi. Dogal bulusma yeri oldu konusulmadan her yastaki Sekerci icin. Seker ve Makina fabrikalari, Ciftlik ve Enstitu’nun kurul oldugu kocca alanin ortasindaki bu bir avuc kadar yerin sosyal yasami ne denli etlkiledigi belki de o dönem arastirma konusu yapilmali idi.
Aksamustulerl voleybol oynar sonra nedende Enstitunun havuzuna giderdik. Voleybal kizlarla da oynandigi icin aksamustulerin arananidi. Kizlarin pek ise yaramayan varlik oldugu görüsünü henüz degismemis erkek cocuklari ise futbol veya basket oynardi. Ilk dönemler aksamlari toplu (kukalı) saklambaci cok severdim. Ilerleyen yasla birlikte teknoloji de yol katediyordu. Pilli radyo, pikap ve teypler cikmisti. Artik kizli erkekli biraraya toplanip bu muzik araclari sayesinde dans etmek, müzik dinlemek daha hosumuza gitmeye baslamisti..
Pazarlari illginc bir tersine akıs olurdu . Sehirde yasayan Sekerciler fabrikaya, fabrikada yasayanlar ise sherie inerdi.
1972 de – ODTUni bitirince – koloniden ayrildim ve fabrika tyasamin son bulmus oldu.
Belki eksikllerimi sizler tamamlarsiniz.
Selamlar
Cem